Hayat enteresan, sürekli geliyor-gidiyor, med-cezir gibi, küçükken annemin bir sürü arkadaşı olması bana sıkıcı gelirdi. Sokaklarda yürürken adım başı durup sohbet ederdi. Babamda onun gibi sayısız arkadaşa kapılarını açardı. Evde her akşam bir eş dost ağırlanır. Benim ilgi ve oyun alanım daralırdı.
Şimdi ben anne babam gibiyim, yeğenim Metis kimi zaman alaycı, tanımadığın kimse yok teyze diyor. Sanırım bende onun için sıkıcıyım. Ne zaman yanında istese, bir arkadaştan bahseder haldeyim. Benzer süreçler farklı bedenlerde yaşanıyor.
Arkadaşlarımı seviyorum. Yalnız kalma korkusu mu diyeceksiniz. Eskiden evet derdim. Şuan farklı, daha çok dokunmak derim. Burada herkes birbirine özellikle hintliler “my friend” diyor. Öyle hoş ki. İyi bir ingilizcem yok, anlamak konuşmaktan daha kolay, bu yüzden çoğunlukla dinliyorum. Gerekmediği sürece konuşmaya çabalama halimde yok. Eskiye oranla son yıllarda zaten sessizleştim. Ne kadar az sözcük o kadar az zihin karışıklığı diyorum. Dinlemek insanıbaşkalaştırıyor. Daha iyi duyup, anlıyorsun.
Hemen hergün yeni biriyle selamlaşıp, tanışıyorum. Şunu fark ettim. konuşmayınca karşındakine daha iyi dokunuyorsun, onu hissetmek için vaktin oluyor. Vipassana da 10 gün boyunca konuşmuyorum, kendimde derinleşiyorum. Günlük hayatta bu pek mümkün değil, her an bir uyarıcı var. Başkasını dinlemek ise onun derinliğini görmeye yardım ediyor. Tanıştığım insanlar konuşuyor, güzelde konuşuyorlar, gülümseyen yüzleri, bedenleri ne dediklerini anlamadığımda dahi iyi hissettiriyor.
Hep yeni insanlar geliyor, gidiyor. Bu gün yine birleri gitti. Belki bir an, belki birkaç gün vakit paylaştık. Gidenler Irak’lı, Japon gençler, bir otobüs dolusu hintli genç, gün boyu meditasyon yapan alman kadın ve kızı, yogadan arkadaşlar, Stefhan, Sophie, Alex aklımda olanlar, bir dokunuş bıraktılar ve gittiler, yine birileri gelecek, belki bazılarıyla tekrar bir araya gelceğim bilmiyorum. Gidip -geleceğiz, dokunuşlar kalacak, zihinde değil ruhta.
Bu gün hayatımın en karmaşık duygu durum dengesizliğini yaşadım. Sabah dersde çok iyi hissediyordum. Ders sonrası
gerginlik, melankoli, dinginlik, sevinç, yoğunluk, sinir, vs o kadar çok duygu yani. Şuan saat 22:53 ve Jehan Barbur’un Uyan Şarkısını sanırım yirmi – yirmibeş kere dinledim. Devam da edecek gibi görünüyor. Yazmakta iyi hissettiriyor.
Duygularda gelip – gidiyor Bu kadar değişken hali daha önce yaşadığımı hatırlamasamda hepsi gitti ve uykuya bırakacağım kendimi, duygularımı.